333 Kadın Damla: Suçlu Toplumun İç Yüzü
Kadın cinayetleri artıyor ve toplum bu konuda sessiz kalıyor. Bu gerçekle yüzleşmek kolay değil ve her geçen gün sayıları artan bu acı olaylarla başa çıkmak için çözümler bulmak gerekiyor. Son zamanlarda Türkiye'de yaşanan kadın cinayetlerinin ardından Arjantin'de ortaya çıkan "333 Kadın Damla" eylemi de gösteriyor ki, bu sorunun çözümü uluslararası boyutta bir tartışma ve eylem gerektiriyor.
Eylem, Arjantin'de 2017 yılında gerçekleştirildi. Kadınların bir araya gelerek 333 damla toplayıp, her damla için bir kadının ismini söyleyip, onların hayatlarına son veren erkeklerin yargılanmasını talep etti. Her damla aynı zamanda bir semboldü: Kadınların hayatlarında karşılaştıkları taciz, zorbalık ve şiddet nedeniyle akıtılan gözyaşlarını temsil ediyordu.
Arjantin'deki bu eylem, sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde de ses getirdi. Kadın suç oranları hızla artarken, toplumların bu konuda sessiz kalması, bu acı olaylara göz yumması kabul edilemez. 333 Kadın Damla eylemi, kadın cinayetlerinin sadece bir numara olmadığını gösteriyor ve kadınların günlük yaşamlarında maruz kaldığı şiddete dikkat çekiyor.
Kadınların maruz kaldığı şiddetin kaynağı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Toplumda var olan eril kültür, kadınların hayatlarını riske atıyor ve cinayetlerin gerçekleşmesine yol açıyor. Kadınların maruz kaldığı taciz, zorbalık ve şiddeti normalleştirme eğilimi, kadınların hayatını riske atıyor ve bu durumun önlenmesi için toplumsal bir değişim gerekiyor.
Kadınların güvenliğini sağlamak için bireysel çözümler yeterli değil. Gereken, kadınların hakları için mücadele eden bir toplumsal harekettir. Kadınların güvenli bir toplumda yaşamalarını sağlamak için, erkeklerin kadın haklarına saygı duymalarını, toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsemelerini ve kadınların günlük hayatlarına saygı göstermelerini sağlamak gerekiyor.
333 Kadın Damla eylemi, kadınların hayatlarını riske atan toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle yüzleşmek için bir çağrı niteliğinde. Toplumun her üyesi, kadınların hayatlarını riske atan şiddeti kabul etmeyen bir toplumsal harekete katılabilir. Bu, sadece kadınların değil, tüm toplumun güvenliği için gereklidir.